Haber Detayı

ANILAR: SV.ALB.CÜNEYT ERYILDIZ
HABER TARİHİ: 16 Ağustos 2022 | 502 Kişi okuduMustafa Cüneyt Eryıldız
1978 Yarışma Subayı Yüzbaşı
1978 Süvari Yarışmalar Grubu
Özgeçmiş:
1973 yılında Ayazağa Süvari Yarışmalar Grubunda Binicilik kursunu takiben dört yıl yarışma subayı olarak görev aldım.
1978-1988 yıllarında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Süvari Birliğinin engel atlama kısmında görev alıp birçok yarışmalarda kupalar kazandım. Dört yıl Diyarbakır da şark hizmetini takiben önce Ekip Komutanı sonra K.K. Atlıspor Eğitim Merkezi Komutanlığı yaptım. İkinci şark görevini Erzincan da tamamlayıp 1997 de emekli oldum.
İLK KEZ MİLLİ TAKIMDA YARIŞMAK…
Tank Yüzbaşı CÜNEYT ERYILDIZ
Anımı yazmaya, aslında belki de hiç yaşanmaması gereken, asla unutamayacağım, bende derin izler bırakan “SÜVARİ OCAĞININ” kapatılması ile başlayacağım. Yıl 1978… Hani askerler arasında bir deyim vardır; “Yükseklere karlar yağar üşünür, büyüklerimiz bizi bizden iyi düşünür.” diye. Tamam iyi düşünürler de… bu düşünceleri bizim ocağımızın kapanmasına ve tüm güzel anıların yok olmasına sebep oldu. Uzun yıllar, “Süvari Yarışmalar Grubu” adıyla biniciliğe hizmet etmiş ocağımız söndü. Bu uygulama gerçekten gereklimiydi? Bana göre hayır. Nice başarılı biniciler yetiştiren, yıllarca Milli Takımda ay yıldızlı forma ile ülkesini temsil eden, emekli olduklarında sivil binicilerin yetişmesine çok büyük katkıları olan binicilik ocağı tarihe gömüldü. Ulu bir çınar yıkıldı, bir daha geri gelmemek üzere yok edildi. İleriyi gören birkaç büyüğümüz dillerinin döndüğü kadar yapılanların yanlış olduğunu anlatmaya çalışsa da ok yaydan çıkmıştı artık.
Emir 5 Nisan 1978 tarihinde geldi. Süvari Yarışmalar Grubu lâğvediliyordu. Yani deyim yerindeyse süvarilerin şanlı tarihi yok oluyordu. Birliğimin iki kapalı maneji (20x60m.), bir yarışma alanı (50x100m.), Konkur komple için stipli pisti, arazi manileri, bir çalışma maneji (50x50m.), komutanlık binası, soyunma, dershane, gazino gibi sosyal tesisler, tavlalar, veterinerlik, nalbanthane bir daha geri gelmeyecek şekilde yok ediliyordu. Bugün böyle bir tesisin kaça mal olacağını takdirlerinize bırakıyorum. İçimi en çok acıtan da mevcut fazlası diyerek, o güzelim atlarımızın, hudut birliklerine gönderilmesiydi.
O birliklerin böyle güzel atlara bakmaları mümkün değildi. Binicilik yaşantımın ilk yarışmasını 1 Mayıs 1975 günü Hafif Sınıf Engel atlama (120 cm.) dalında Süvari Yarışma Grubu’nun yarışma alanında Çakal ile koştum.1977 yılında Çakal ile Türkiye Konkur Komple Şampiyonu oldum. O güzel atım da hudut birliğine gidiyordu.
Bunun yanında şark hizmeti gelen binici subay ve astsubaylar kıtalara gönderilirken, emekliğini hak etmiş subay-astsubaylar da emekliliklerini istediler. Ben dahil dört subay, bir astsubay Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Süvari Birliğin de görev yapmak üzere Ankara’ya gidiyorduk.
Taşınma ve devir teslim işleri sürerken, son kez Süvari Yarışmalar Grubu’nun yarışma alanında Türkiye Şampiyonası koşuldu. Ben Güçlü isimli atımla engel atlama dalında milli takıma seçildim. 9.Balkan Şampiyonası Yugoslavya’nın Zagrep şehrinde 21-27 Ağustos 1978 tarihleri arasında koşulacaktı. O yıllarda yurtdışı temasımız Balkan Şampiyonası ile kısıtlı olduğu için milli takıma seçilmek ayrıcalıktı.
Bir önceki yıl (1977) Romanya’nın Sibiu şehrinde yapılan Balkan Şampiyonası’nda kendilerini burada rahmetle anıyorum, Süvari Binbaşı Sermet Coşan ve Bayan Esin Zembilci ile birlikte at terbiyesi dalında milli takımında Güzelkız isimli atımla yer almıştım. Ama engel atlama dalında ilk kez milli takıma seçilmiştim ve çok heyecanlıydım. Günler öncesinden tüm hazırlıkları kendi ellerimle yaptım. Eyer ve başlık takımlarını yağlayıp bakımını yaptıktan sonra, yarışmanın yapılacağı alanın çim olduğunu öğrendiğim için atlarıma çivili nallar çaktırdım. Rahmetle andığım Veteriner Teknisyen Astsubay Rahmi Börek bizzat nalları hazırlamıştı.
Engel Atlama Milli Takımında;
Yzb. Cüneyt Eryıldız Güçlü – Dinamik,
Yzb. Bünyamin Erdem Sevgi – Meriç,
Bülent Bora Shopen – İnpeable,
Fevzi Atabek Peterpan – Ağrı
İsimli atlar ile yarışmalara katılacaktık. At taşıma araçlarımızın yeterli olmaması ve mesafenin de uzak oluşu göz önüne alınarak, Binicilik Federasyonu intikalin trenle yapılmasına karar verdi. Sirkeci Gar’ından atlarımızı yükledik, ertesi günü bizde trenle yola çıktık. Uzun bir yolculuktu.
Yarışmaların yapılacağı yarışma alanı şehrin içinden geçen Sava ırmağının kenarında hipodrom içinde etrafı suni çitle çevrilerek oluşturulmuştu. Zemin çok düzgün değildi ama çimdi. Yarışma günü parkurunu gezerken manilere şöyle baktım ve çok kolay geldi. Ben bunların çok daha zor parkurları İstanbul’da Türkiye Şampiyonası’nda koşmuştum. Hatasız yaparım diye düşündüm. Güçlü isimli atımı yumuşattım ve parkura girdim. Heyecanım dorukta, yarışmaya başladım. 1,2,3,4 ve 5nci engel 130 cm. bir dik engel, onu atlayıp havuza döneceğim. Maniye yaklaşırken Güçlü hiç yapmayacağı bir hareket yaptı sanki kendini şöyle bir tuttu ve ben o dik engelde hata yaptım. Çok kızdım ama yapacak bir şey yoktu. Döndüm havuza geliyorum, Güçlü kendini tutuyor, atlamak istemiyor gibi hareket yapınca ben hemen kamçıma davrandım ama o heyecanla nasıl oldu bilmiyorum, birde baktım havuzun önüne düşmüşüm. Dizginler elimde Güçlü baş ucumda öylece bana bakıyor.
Şöyle kendimi yokladım başımı kaldırdım, atıma baktım, eyeri yok! Nerede olabilir? Aaa! oda ne? bacaklarımın arasında. Hemen eyeri aldım ve atımın sırtına koydum. Bu arada yarışmaları izlemeye gelen kalabalık bir seyirci gurubu var ve herkes gülmeye başladı. O zaman daha da kızdım kendime, eyeri ata koydum kolanı sıkacağım bir baktım, kolanın çeki kayışlarının dibinden sanki bıçakla kesilmiş gibi kopmuştu. Çeki kayışlarının olduğu bölümün hepsi kopunca kolanı yerine takamadım. Allah! Bende bir panik. Yardım edecek birisini arıyorum. Antrenörümüz rahmetli Binbaşı İbrahim Murat’ın yarışma alanının giriş kapısında olduğunu biliyorum. Ona doğru dönüp “-Komutanım kolanım koptu.” dedim ama, mesafe çok uzak sesimi duyuramadım. Belki duyurdum da onun ne dediğini anlayamadım. Tutunacak bir dal arıyorum. Hemen hakem kulesine baktım. Hakem Kulesi düştüğüm yere daha yakın. Burada rahmetle anıyorum Vedat Türkkan ağabeyim beyaz kıyafetler içinde bir melek gibi ayağa kalkmış bana bakıyor. “Vedat Abi kolanım koptu.” diye bağırdım. Vedat Abi eliyle “anladım” der gibi işaret etti. Artık yapacak hiçbir şey kalmamıştı. Eyeri koluma taktım, Güçlü yedeğimde çıkış kapısına doğru yöneldim. Bu sırada hakem kulesinden bir anons duyuldu. Sonrasında bütün seyirciler beni alkışlamaya başladı. O zaman anladım ki Vedat Abi durumu açıklamış ve seyirciye kolanım koptuğunu söylemiş. Onlar da beni alkışlıyordu. Ama o an yer yarılsa da içine girsem diye içimden geçirdim. Üniforma ile attan düştüğüme mi yanayım, hatasız yapmayı düşündüğüm parkurdan elenerek çıktığıma mı yanayım tarifsiz duygular içindeyim. Kapıda antrenörümüz rahmetli Binbaşı İbrahim Murat’a durumu söyledim ve bana çok sitem etmedi ama çok utanmıştım.
Yarıştan sonra eyeri kontrol ettim. Gerçekten tartı kayışlarının eyere dikildiği yerden bıçakla kesmiş gibi dikişlerden hepsi kopmuştu. Diktim ve ondan sonra böyle önemli yarışmalarda hep üst kolan taktım.
Ertesi günü yerel gazetelerde benim Dinamik ile resmim vardı ve şöyle yazıyordu, “Yüzbaşı Cüneyt Eryıldız kolan koptu tomba attı.” Resim öyle güzel çekilmiş ki, arka fonda Yunanistan’ın bayrağı var, benim kolumda da Türk bayrağı.
Pazar günü ekip yarışması koşulacak. Bir yağmur, bardaktan boşanırcasına. Hiç durmuyor. Zaten zemin çim olduğu için kaygan ve çamur olmuş. Yarışma saati geldi ve yağmur dindi. Ama yarışma alanı yağan yağmurdan sanki balçık olmuş. Her yer vıcık vıcık. İlk ben gireceğim. Atımı yumuşatıyorum. Padokta bir baktım, Yzb. Bünyamin Erdem’in üstü başı çamur içinde. Ne oldu diye sordum? “-Hiç sorma kaydım, düştüm.” dedi. Sıram geldi, girdim sahaya, amanın nasıl kayıyor, mahmuzlu nal filan boşuna. Zemindeki çamur atın ayağına yapışmış, sanki topuklu ayakkabı giyiyor gibi. 1,2,3,4 ve 5nci engelde kayarak bir duruş yaptım. 6,7,8,9 üçlü engel, birinciyi atladım kaydık ve ret yaptım. Tekrar denedim ancak atım kayıp düşeceğini düşünerek kendini garantiye alıp engele bile yaklaşmadı. Ben elendim çıktım. Ekibin ikinci yarışmacısı Fevzi Atabek, Ağrı isimli atı ile yarışmaya girdi. Dördüncü engelde çok kötü bir düşüş yaptı ve ambulansla sahayı terk etti. Üçüncü yarışmacı Yzb. Bünyamin Erdem, Sevgi ile yarışa girdi 6’ncı manide kayarak düştüler. Bünyamin kalktı atına bindi o panikle 6’ncı engeli atladığını düşünerek 7nci engeli atlayınca o da elendi. Dördüncü olarak Bülent Bora, Shopen ile yarışmaya girdi ve en son engeli düşürüp 4 ceza puanı ile yarışmayı tamamladı. Ekipten üç kişi elendiği için ikinci ayağa katılamadık. Halbuki ne hayaller kurmuştum. Milli takımda engel atlama dalında ilk kez ay yıldızlı forma ile koştuğum Balkan Şampiyonasından hüsranla dönüyordum. Tüm emeklerim boşa gitmişti. İstanbul’a tirenle döndük. Ancak atlarımızın gelişi beş gün gibi uzun bir sürede oldu. Sirkeci Gar’ına atımı almaya gittiğimde Güçlü beni görünce yalvaran gözlerle “Ne olur beni buradan kurtar.” der gibiydi. O kadar yorulmuş ve bitkin haldeydiler ki, Dinamik trenin durmasını fırsat bilip vagonun içine hemen yattı. Zar zor kaldırıp Sirkeci Garından Ayazağa Süvari Yarışma Grubuna yaya yola çıktık.
9 Eylül 1978 de son kez yuvamızda Süvariler gününü kutladık. Sonrasında yıkılan yuvamızdan ayrılarak Ankara’ya Cumhur Başkanlığı Muhafız Alayı Süvari Birliğine intikal ettik.